Nevşin Mengü
Sorularla Sorunumuz Var
11 Mart 2022 19:33
“Medya ve ahlak” başlığı altına kuşkusuz sayfa sayfa yazı yazılabilir. Ben dahil pek çok arkadaşım satır satır linç edilebilir. Biz Türk gazetecilerini bu anlamda ahlak testine soksak, topyekûn, hepimiz boyumuzu aşan günahlarımızla sınıfta kalabiliriz. Özgür basın, bağımsız medya üzerine parmak sallayarak ahkâm kesmeyeceğim. En başa dönmeye çalışacağım.
“İşler çok karışınca en başa dönmek” lazım. Haberci ne yapar sorusunun 101 düzeyinde yanıtı çok basittir: Soru sorar. Kısa sorar, uzun sorar, merak eder sorar, kuşkulanır sorar, başlık çıkarmak için sorar, haber yapmak için sorar… Haberci soru sorar; soru sorarken tonunu ayarlamak zorunda falan da değildir. Soru sormadan önce bir paragraf methiye düzmek zorunda hele hiç değildir.
İçinde bulunduğumuz süreçte, basın ve siyaset ilişkisinin en hafifinden sorunlu olduğu sır değil.
Sorularla sorunumuz var. Beğenilen sorular var, sorulması yasak olan sorular var. Hele hele son
dönemde gelenek haline gelen, siyasetçiye soru sormadan önce yarım sayfa methiye düzme adetimiz var. Bu tarz; siyasetçi ile haberci arasındaki doğal ilişkiyi fazlasıyla ihlal ediyor olmasının yanı sıra, işimizi sakilleştiriyor.
Televizyon haberciliğinde en değerli şey zamandır. İzleyici televizyonda konuşmakta olan bir kişiyi en fazla yedi dakika yüksek konsantrasyonla dinleyebilir. Televizyon haberciliğinde yapılan röportajlar aslında ne kadar kısa ve net ise o kadar anlaşılır olur. Lafı ağdalamak uzatmak, izleyiciyi çekmez, bilakis kaçırır.
Televizyon, izlenebilir olması için demokratik olmak zorundadır. Stüdyo eşit bir yerdir. Soruyu soran ile soru sorulan kişi o noktada, stüdyoda iki eşit kişidir. Televizyon haberciliğinin tabiatı budur.
Televizyon haberciliği aslında yeri gelince avangarddır, İyi programcılık, iyi habercilik için uçabilmek, yeri gelince en uçuk soruyu sorabilmek, en keskin yorumu yapabilmek gerekir. İzleyici ekranda bu heyecanı izler, sert soru izleyiciyi çeker, heyecan verici soruya sorulan yanıtı istekle bekler.
Aksi, günümüz Türkiye televizyonculuğunda çokça görüldüğü üzere, televizyonculuk değil; gelene ağam, gidene paşam diyerek siyasi pozisyon kapma yarışıdır. Sakildir, izlenebilir değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmada: “Medyadan sinemaya, bilim-
teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda en etkin yerlerde, ülkesine ve milletine yabancı kişiler, ekipler, hizipler var. Bundan büyük üzüntü duyuyorum. İmkanlarımıza rağmen hala pek çok yeri boş bırakıyor olmamız aklın ve vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir” dedi.
Haklı, çünkü bıy bıyla mıy mıyla, yıkama yağlamayla televizyonculuk yapılmaz. Yapmış olmak için yapılır, o da izlenmez.
Nevşin Mengü
– Arayış Dergisi, 2017, Haziran