Gülsüm Kav
Kadınlar Demokrasi Mücadelesi Vermeye Mecburdur
04 Mayıs 2022 20:45
Referandumdan sonra erkek şiddeti yine hız kazandı; kadınların öldürülmesi, yaralanması veya
herhangi bir hak ihlaline uğramasıyla ilgili artık her gün bir değil çok sayıda haber geliyor.
Sadece kadınların başına gelenler değil, benzer cinsiyetçi rol kalıplarıyla işlenen, çocuğa yönelik suçlarda da artış görüyoruz.
Kadınların ve çocukların hak ihlallerinde artış, şu anda verileriyle ortaya konulamasa bile basına yansıyan haberlerden ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yapılan başvurulardan somut olarak görülüyor.
Referandum sürecinde yavaşlayan erkek şiddetinin, sonuçların açıklanmasıyla birlikte birden
artmasını nasıl yorumlamalıyız?
Aslına bakarsınız 7 Haziran dönemi hariç, son yıllarda yaşadığımız bütün seçimlerde böyle oldu. Mevcut siyasi iktidarın lehine sonuç açıklanır açıklanmaz, erkek egemenliği adeta derin bir nefes alıp rahatladı ve kafasından geçirdiği şiddeti herhangi bir caydırıcı engelle karşılamayacağının rahatlığı ile gidip uyguladı. Bu tekrarlanan olgu, sadece 7 Haziran dönemi ve hemen sonrasında böyle yaşanmamış, o dönemde kadın cinayetlerinde bir gerileme görülmüştü. 16 Nisan öncesinde de referandum dönemi içinde Hayır Hareketi aktif çalışırken yine bir gerileme yaşandı. Kuşkusuz net bir analiz yapabilmek için hak ihlallerini daha uzun süre izlenmemiz gerekir ama bir olgu olarak tekrarlanan şey bize kadınların kaderinin ülkenin kaderinden ayrı olmadığını gösteriyor.
Demokrasi kaybettikçe kadınlar kaybediyor.
Ayrıca bu defa şimdiye kadar yaşadığımız tüm seçim dönemlerinden farklı biçimde, sadece hükümetin değil, rejimin kadınlar aleyhine değişeceği bir referandum yaşadık.
Başkanlık olarak sunulanın tiranlık olduğunu, tiranların kadınlar için ne anlama geldiğini bilen kadın hareketi bu gidişatı durdurmak için mücadeleye devam ediyor.
Öyle bir mücadele ki bu, hak arayışının ağır bir saldırıyla bastırılmaya çalışıldığı, “İnsan Hakları Anıtı”nın bile gözaltına alındığı koşullarda devam ediyor. Nasıl olup da kadınlar bir dirençle tekrar tekrar ayağa kalkıyor? Böyle soruluyor bazen. Gözaltına alınmaya, her tür baskıya rağmen yeniden eylem yapıyor, eyleme katılıyor, Ankara’daysa o Yüksel Caddesi’ne gitmeden duramıyor. Nasıl olup da polis onu ittirse bile biraz çekilip öbür tarafta durmaya devam ediyor? Mecburiyetten. Çünkü başka bir yol yok.
Aslına bakarsanız, Kezban Saçılık, hakkını arayan oğlu Veli’nin yanında olması nedeniyle alçakça sürüklendiği o yerden, nasıl dimdik ayağa kalkıp hepimizin annesi olduysa, öyle oluyor. Nuriye Gülmen, kadınlara dair bir taleple de değil, KHK’ların haksızlığına karşı ekmeği için direnirken, günlerdir açlık grevinde olmasına rağmen nasıl dirayetli olabiliyorsa öyle oluyor.
Ve hiç tanımadığımız kadınlar, gözümüzün görmediği evlerinde koca dayağına nasıl direniyorsa öyle. Canını dişine takarak boşanma mücadelesi veren kadınlar nasıl direniyorsa öyle direniyor kadın hareketi de. Biliyoruz ki, başımıza daha vahim şeylerin gelmesini ancak böyle önleyebilir, tiranlığa doğru gidişi durdurabiliriz. Direnmez isek nereye doğru gideceğimizin bir hafta içinde birçok işaretini de yaşadık: Kadıköy’ün en merkezi yerinde tecavüz etmeye, Diyarbakır’ın merkezi caddesinde “böyle yürüyemezsin” diye
saldıran densizliğe, Antalya’da genç bir kadının boynunda sigara söndürmeye, Çaykur’u kadınlara kapatan ayrımcığa, anaokulundaki kız çocukların gelinlik giydirip hacca gönderme temsillerine kadar gördük. Kendisinden ayrılmak isteyen kadının arabasını su kanalına atan da oldu, kadının evine patlayıcı yerleştiren de.
Rejim değişirken, kadın düşmanlığının da düzeyi ve niteliği değişiyor.
Direndikçe kadınları ve halkı aşağılayan iktidarın gerçek yüzünü açığa çıkıyoruz.
Ama şunu bilelim ki; gerçeği ortaya çıkarmak onu değiştirmeye yetmiyor. Değiştirmek için bir kuvvet olarak örgütlenmemiz gerekiyor. Kadın mücadelesiyle demokrasi mücadelesinin iç içe geçtiği günümüz koşullarında, bu iki mücadeleyi de vermemiz gerekiyor.
Ne kadar iyi ki, daha önce hiç olmadığı kadar çoğuz artık; ülkenin yarıdan fazlasıyız; kadın haklarını isteyen milyonlarız.
Arayış Dergisi, 2017 | Haziran